S.S.ARI ÖGRENCI KOOP

AKSEHIR



Aksehirin yerinde bulunan eski sehri tarih « Philomelium » seklinde adlandirir. Simdiye kadar Küçük Asyanin tarihiyle. Tarihî cografyasiyla mesgul olanlardan hiçbirisi bunun hangi dilden oldugunu ve ifade ettigi manayi söylememis ve göstermemistir. Aksehir Orta Anadolunun meshur bir meyva sehridir. Burada çok iyi elma da yetisir, eski Aksehir'in bali da meshur imis. Bizim tahminimize göre sehir adini elmasinin veyahut balinin söhretinden almistir. Kelimenin sonundaki eki (yum) atilirsa «Philomel - Filomel» kalir. Yunanca (filo) dost ve seven (meli) bal, (milo) da elma anlaminadir.


Türkler burasini (Aksehir) seklinde adlandirmislardir. Adlandirma sebebi hakkinda da iki rivayet vardir: Türkler kalelerinin beyazla badanalanmis veyahut ak tasla yapilmis olmasindan, dolayi sehre (Aksehir) demisler.


Aksehir'in kaysi, badem, visne, kiraz ve erigi boldur. Ilkbahar, Sultan daginin yamaçlarini ve ovayi göz alabildigine bembeyaz çiçeklerle süsler. Dedelerimiz sehri böyle bir mevsimde aldiklari için (Aksehir) seklinde adlandirmislardir.Beldei begza bu adin Arapça tercümesi, «Zümrüt sehir» de onun tavsifidir. Bazi eserlerin söyledikleri gibi bunlar sehrin baska baska adlan degillerdir.


En eski Selçuk, Karaman, Hamit, Esref ve Osman ogullari vakfiyelerinde, milknamelerinde, beratlarda, hükümlerde, Selçuknamelerde, arsiv vesikalarinda Filomelyum'un yalniz (Aksehir) seklinde adlandirildigini görüyoruz. Biz simdiye kadar bu sehrin baska bir adina raslamadik. Meselâ Karaman oglu Ibrahim Beyin Kongo'daki imaretinin ve Celâleddini Rumi türbesinin vakfiyelerinde hep Aksehir geçmektedir.



Selçuklularin baskenti Konyanin pek yakininda bulunan bu zengin ve bol gelirli sehir Selçuk hükümdarlarinin bir ihtiyat hazinesi halinde idi. Agirlanacak, taltif edilecek prenslere, beylere, sabik hükümdarlara ve emirlere Aksehir timar olarak verilirdi. Selçuk tarihinde bunun birçok örnekleri vardir. Biz burada birkaçini alacagiz;


1-- Birinci Alâeddin Keykubat kafasina cihangirligi koymustu. Ordusiyle Akdenizin dogu sahillerindeki Galonoros kalesinin üstüne yürüdü.Bulutlarla Öpüsen bu fevkalâde müstahkem kaleyi sardi, Kale beyiKirfard bir müddet Keykubadm hücumuna dayandi ve nihayet mukavemet edilemiyen bu kuvvete karsi boyun egmeye mecbur oldu. Hükümdarin otagina bir elçi göndererek mal ve canina kiymamak sartiyle teslim olacagim ve kizlarindan birisini de hükümdarin has haremine takdim edecegini söyledi. Keykubat bu mâkul teklifi kabul etti. Kirfard'in gönderilen kizini hemen otaginda nikâhi altina aldi. Babasina da «Konyanin Aksehir Beyligi mensuru ile bes parça köyün mülkiyetini bagisladigina dair yazilan fermani elçi gönderdi.» Kirfard bunu kabul etti, kaleyi Keykubada teslim etti. Hükümdar kaleyi kendi adina nispetle (Alâiye) seklinde adlandirdi ve eski beyi kayinpederini de Aksehire yolladi. Rum Selçuklularinin en kuvvetli ve en büyük hükümdari olan Birinci Keykubat zamaninda Alâiyenin eski beyi Kirfarda böylece Aksehirin beyligi verilmisti.


2 � Birinci Alâeddin Keykubat Mengûcek ogullarinin elinde bulunan Erzincani da kendi sinirlari içine almak istiyordu. O vakit bu Beyligin hükümdari Ikinci Alâeddin Davut Sah idi. Kendisi yenilecegini, hayatinin tehlikeye düsecegini anlayinca Birinci Keykubat ile anlasti ve Erzincanin anahtarini hükümdara kendisi teslim etti. Keykubat onun gönlünü aldi. Konya Aksehrini Abi Germ denilen simdiki Ilginla beraber kendisine timar olarak verdi. Kendi adamlari ve eski maiyeti ile beraber Aksehire gönderdi. Bu hâdise 625 H., 1227 M. yilinda olmustur.


3 � Aksarayli Kerimüddin Mahmut Konya Selçuklularindan Dördüncü Kiliç Aslanin tek basina Selçuk tahtina oturdugunu, Karaman ogullarinin kendisine karsi muvaffakiyetsizlikle biten bir isyan yaptiklarini, devlet büyüklerinin baslarina gelenleri yazdiktan sonra o zamanlarda emirlere, devlet ulularina tevcih edilen yeni mansiplara bir kisim ayirmistir. Burada uç vilâyetleri emirliklerinin Sahip Atanin siret ve suret itibariyle çok güzel olan ogullari Taceddin Hüseyin ile Nusratüddin Hasuda verildigini, Kütahya, Sandikli, Gurgurum ve Aksehir taraflarinin gelirlerinin de kendilerine tahsis edildigini söylemektedir.Bu mehazlarda Aksehirin adi bir de Cimri isyani dolayisiyle geçer:


Aksarayli Kerimüddin, Karaman ogullarinin bir isyanini ve Cimri hâdisesini yazarken Karaman ogullarinin Selçuk baskenti Konyaya yürüdükleri ilk günlerde Sahip Atanin ogullarindan ve hamiyetli emirlerden Taceddin Hüseyin ile Nusratüddin Hasanin Konya-Aksehir arasindaki bir savasta öldüklerini kaydeder .



Uydurma, yalanci Selçuklu hükümdar Cimri ve veziri Karaman oglu Birinci Mehmet Beyle Sahip Atanin ogullari Taceddin Hüseyin ve Nusratüddin Hasanin Aksehirde verdikleri savasin yerlerini simdiye kadar yerli ve yabanci hiçbir tarihçi kesin olarak gösterememistir. Biz yerinde yaptigimiz incelemeler neticesinde hareket bölgesini ve savas alanini bütün teferruatiyle tesbite muvaffak olduk.



'Karaman oglu Mehmet Bey, Üçüncü Giyasüddin Keyhüsrev ile Sahip Ata Fahreddin Alinin Ilhanli Hükümdari Abaka Hanin yaninda bulunmalarindan faydalanarak Selçuklularin baskenti Konyayi zaptetmek ve bu suretle iktidari eline almak istiyordu. Baskentte Etnin-üd-din Mikail naiplik yapiyordu. Mehmet Bey muvaffakiyetini yüzde yüz saglamak için hareketini; baskenti Selçuklu hanedanindan birisi adina zaptetmek ve bir Selçuklu, hükümdara vezir olmak gibi saltanat dâvasi ile maskelemeye lüzum görüyordu. Bir taraftan derin Türkmen ve halk tabakalari arasinda yaptigi propaganda ile onlari Konyayi yagmalamaya tesvik ederken, bir taraftan da Selçuklu tahtina münasip bir talip ve namzet ariyordu, Avamfiripligi ile basibozuklar arasinda söhret alan bir dervis vardi, onu getirtti. Yalanci sahitlerle kendisinin Ikinci îzzeddin Keykâvüsün oglu Siyavus oldugunu ispat ettirdikten sonra ona Selçuk hükümdari olarak biat etti ve Konya üzerine yürüdü, Konyanin dis ve iç kalelerini fethetti. Iç kaledeki Sultanlar türbesinde kutlu emanetler arasinda saklanan çetr ile sancagi çikartarak hükümdarlik merasiniiyle Selçuk sarayina yerlesti. Fenaligindan dolayi Cimri vasfi ve söhreti adina galebe eden bu düzmece hükümdar ve vezir Mehmet bey Sahip Ata ogullarinin Kara Hisar-üd-Devle = Afyon Kara-hisar taraflarinda hazirlandiklarini ögrendiler. Derme çatma fakat kalabalik bir kuvvetle mayis ayinin ikinci yarisinda Karahisara dogru yola çiktilar ve Aksehirin güney batisindaki (Altintas) köyünün önünde ordugâh kurdular. Cimri ile Mehmet bey Aksehire kadar gittiler. Bu Altintas köyü Karaaslan koyu gibi tamamen yok olmustur. Karaaslanin adi simdi yalniz bir yokusta bu koy de yalniz bir mevkide yasamaktadir. Fatih, Ikinci Beyazit, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman ve ikinci Selim adlarina yapilan Aksehir tahrirlerinin defterlerinde bu Iki köyün adlarina raslandigini, buralardaki mükelleflerin sayilarini biraz asagida görecegiz.



Altintas köyünün yakinindan ve kuzey tarafindan Adayan çayi geçer ve Aksehir gölüne dökülür. Ayaklarini ta Sultan daglarindan ve birçok küçük irmaklarla beslenen ve Yilan Yusuf köprüsünün altindan geçen bu çay ilkbaharda dar yerlerde geçmeyi zorlastirir ve tehlikeye koyabilir. Buradan Ishakliya kadar herhangi mevsimde olursa olsun süvarinin hareketine engel olabilecek bir cay ve irmak yoktur.


Cimri ve Mehmet Beyin basibozuk askeri Altintas önüne gelirken. Sahip Ata ogullan 50 bin akça gibi mühim bir para dagitarak Germiyan ogullarindan ve Türkmenlerden topladiklari bir kuvvetle Yahsiyanin güney batisindaki Degirmen köyünün yanindaki çaya kadar geldiler. Sultan daginin göbeginden bu çay köye adini veren degirmeni döndürdükten sonra doguya akar ve Aksehir gölüne dökülür. Bu çayla Aksehir arasinda Nidir çayi, Deli çay, Ulupinar gibi bazi irmaklar vardir. Fakat bunlarin hiçbirisi sularin en bol mevsiminde bile atlilarin seyrüseferlerini durduramazlar. Seyrüseferi güçlestiren ancak Adayan çayidir.



Sahip Ata ogullari Degirmen çayina geldikleri zaman Cimri ile Mehmet Beyin büyük bir kalabalikla Aksehire ve Altintasa geldiklerini ögrendiler. Hemen harekete geçerek son süratle ögleye kadar Aksehîrin kuzey dogusundaki Kozagac köyüne geldiler. Sahip Ata ogullarinin askeri Adayanin akisina göre sol tarafinda Cimri'nin ordusu sag tarafinda saf tuttular ve cenge hazirlandilar. Piyadeler silâha sarildilar. Fakat çay bunlarin çatismlarina mani oluyordu. Mehmet bey bir aralik atini çaya sürerek Sahip Ata ogullarinin üstüne yürümek istedi. Bir Türk atinin dizginini tuttu. Her iki tarafun sinirleri irmak kenarinda saflarini berkistirdiler. Her iki tarafin sinirleri ellerindeki yaylar gibi gerilmisti. Nihayet Sahip Atanin cesaretiyle söhret bulan oglu Taceddin Hüseyin bey atini çaya sürdü ve Mehmet beyin üstüne saldiriyordu. Irmagin ortalarina dogru geldiginde Mehmet beyde mizragiyle ileri atildi, ikisi arasinda büyük bir çarpisma ve çenklesme oldu. Bu saldirisma arasinda Taceddin Hüseyin atindan suya yuvarlandi. Türkmenler üstüne atildilar ve basini gövdesinden ayirdilar. Bu kanli sahneyi gören Sahip Ata ogullarinin kuru kalabalik askeri sirazesi kopan ve firtinaya tutulan bir kitabin yapraklari gibi dagiliverdiler. Orada Hüseyin beyin tek bir hizmetçisinden baska kimse kalmamisti. Esasen iyi bir asker olmayan Germiyanlilar herkesten evvel savas yerini terk etmislerdi. Bu bozgunluk arasinda Sahip Ata'nin diger oglu Nusrat-üd-din de ölmüstü. Bir tarihçinin ifadesiyle mânâsiz bir kaliptan ibaret olan Germiyanlilar ve Sahip Ata'nin sefkat ve iyilik kanadlari altinda yetisen, onlarin her çesit lûtuflarini görenler bir gölge gibi sahneden sîliniverd iler. Düzmece hükümdar Cimri, ordusiyle beraber Karahisara kadar ilerledi ve sehrin kalesini sardi. Muvaffak olamayinca da muhasarayi kaldirarak Konya'ya döndü. Iste Aksehirin Kozagaci ile Altintas arasindaki saha böyle kanli ve hüzünlü bir çarpismaya sahne olmustu. Biz savas yeri ve savasin neticesi hakkindaki malûmati Istanbulda Ayasofya kütüphanesinde 2985 numarada kayitli bulunan «Kitabul evamiril alaiyyeti fil umuril alaniyyeti» adli essiz Farsça eserin 699 uncu sayfasindan aldik. Ibni Bibi'nin muhtasar Selçuknamesinde debu olay yazdigimiz sekilde yer almistir. Muhtasar ve mufassal Ibni Bibi tarihinde Cimrinin Konya'ya girisi tarihi 10 zilhicce 676 (13 mayis 1277) olarak gösterilmektedir. Aksarayli KerimüddIn Mahmad hâdisenin tarihini yazmaz. Yalniz bu müelliflerin her ikisi de Cimri adina para kesildigini ve hutbe okutuldugunu söylerler. Ibni Bibi Cimriyi « Giyasüddin Siyavus » , Müneccimbasi « Rükneddin Siyavus » seklinde alirlar. Müeccimbasinda ve Hammerde tarih yoktur.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol